Zorbalık Matruşkası


‘’Kötülük anlaşılmazdır. Açıklanabildiği zaman kötü olmazlar.’’ Bu cümleler Terry Eagleton’ ın ‘ Kötülük Üzerine Bir Deneme’ kitabından.’’ Kötülük eylemini anlaşılır kılacak bir bağlam yoktur, o sadece kendisi için bir eylemdir. Bir hedefi yoktur kötü insanların. Bazı nesneler çivit mavisidir, bazı insanlar da kötüdür.’’ Bu sözleri düşününce zihnimde sorguladığım birçok soruyla karşılaşıyorum. Bir insanın en doğal hakkının, özgürce yaşama hakkının elinden alınmasının, yerinden yurdundan edilmesinin, haksızlıklara, iftiralara uğramasının kötü insanların bir eylemi olma gerçeğiyle karşı karşıya kalıyorum.Yani bir gerekçeleri olmadan da, sadece canları istediği için bu şekilde davranabiliyorlar. Bu dehşet verici bir durum…
Kötülüğün salgına dönüştüğü zamanlar da var. Yakın zamanda okuduğum ‘’ Korkunç Yıllar’’ bu anlamda derin izler bırakan çok etkileyici bir roman. Bir insanın başka bir insana yapabileceklerinin dehşetini yaşatıyor. Kurgu bir roman değil bizzat yazarı Cengiz Dağcı’ nın kendi hayat öyküsü olan bu kitapta sürgünler, katliamlar, açlık, yokluk, esaret yani bir insanın başına gelebilecek en kötü hadiseler anlatılıyor. Kilometrelerce yolu aç, susuz yürüten, dayanamayan, yürüyemeyecek duruma gelipte düşüp kalanları vuran, götürdükleri kamplarda kapısı, bacası olmayan barakalarda, -40 derece soğukta yaşamalarını isteyen zalimce davranışlar başka nasıl anlaşılabilir ki…Kadınlara, çocuklara yapılan zulümlere başka ne isim verilebilir ki…Geçmişte yaşanmış, günümüzde yaşanıyor, gelecekte de yaşanmaya devam edecek… Çünkü kötülük yaşamaya devam edecek… Canları acıtmaya devam edecek…
‘’Bir ülkede kötülük hakim olabiliyorsa eğer bu cani ruhlu insanların sayısı arttığı için değil, kötülük sıradanlaştığı içindir.’’ Bu sözü Hannah Arendt Nürnberg mahkemelerini izlemeye gelmiş bir gazeteci olarak, Hitler’ in SS subaylarından birinin duruşması sırasında gösterdiği rahat tavırları üzerine söylüyor. Her gün onlarca kadını, erkeği, çocuğu gözünü kırpmadan öldürüp, akşam evine gidip, yemeğini yiyip, çocuklarına sarılan bir adamı dehşet içinde dinlerken kaleme alıyor. Bir insanı öldürmek, işkence etmek sıradan, günlük işler gibi görülüyor. Belki de bu gerçeklikten kopuşun bir göstergesidir Arendt’ in vurguladığı gibi…Başkalarının nasıl hissettiği gerçeğinden uzaklaşmak…
Dünyada milyonlarca insan, dünya kurulalı beri kötülüğe maruz kalıyor. Sevdiklerinden, sevdiği evinden, sevdiği yurdundan uzakta yaşamak zorunda bırakılıyor. Cengiz Dağcı 64 yıl ülkesinden uzak yaşamak zorunda bırakılmış ama bir gününü bile memleketinin adalarını, kayalarını, bağlarını anmadan geçirmemiş. Zorla koparılan insanlar daha güçlü tutunuyorlar. Ama bir ömür yaşamak istedikleri yurtlarından uzakta geçiriyorlar hayatlarını…Neyin uğruna? Bir veya birkaç insanın haksız çıkarları uğruna bu acıları, bu felaketleri yaşamak zorunda kalıyorlar.
‘’Kötülüğü insanlık durumunun değişmez bir özelliği olarak görme tuzağına düşmemeliyiz’’ der Richard J. Bernstein. Evet kötülük var, olmaya da devam edecek. Adaleti sağlama isteği olan, haksızlıklarla mücadele eden insanlar da var olmaya devam edecek