Nefes

Yağmur çiseliyordu akşamın puslu bulutlarından. Havanın bu kadar soğuyacağını hiç kestirememişti evden çıkarken. En azından bir hırka alırdı yanına. Adımlarını hızlandırdı. Yürüdükçe çiseler kalın damlalar halini alıp yüzüne vuruyordu. Rüzgar yerdeki sararmış yaprakları kaldırıp tekrar indiriyordu hallaç pamukları gibi.

Eve yaklaşmıştı. Biraz önceki çarçabuk kendini eve atma telaşı kaybolmuştu içinden. Hemen binanın yanındaki çocuk parkına doğru adımlarını sıklaştırdı. Kaydırağın yanındaki banka oturdu. Yağmurun saçlarına vuruşunu, rüzgarın bedenini üşütmesini hepsini ama hepsini yaşamak, hissetmek istiyordu. Ayakkabılarını çıkardı. Çoraplarını sıyırdı ayaklarından ve sırılsıklam, neredeyse çamur olmuş toprağa bastı. Önce bir ürperdi, parmak uçlarından aldığı ıslak soğuğu vücudunun her yerinde hissetti. Elleri buz gibiydi şimdi.

Yıllarca dokunamadığı topraktan bir alacaklı edasıyla çekiyordu şimdi kaybettiği günlerini. Yağmurun yüzüne vuruşuna böylesine hasret kalır mıydı insan? Yağmurdan sonra toprağın kokusuna ,gökyüzünün mavisine, gecede aya, soğukta ısınmaya, sıcakta keyifle serinlemeye hasret kalır mıydı?

Derin bir nefes çekti içine. Sigarasını çıkardı cebinden. Titreyen elleriyle rüzgarı kapatarak yaktı ve derin bir nefes çekti en dumanlısından. Toprağın kokusuna, sevdiğinin teninin kokusuna hasret kalınca insan sigaranın dumanına tutunur muydu onların yerine ve çeker miydi içine her defasında meydan okuyarak kaderine?

Yarım bıraktığı sigarasını eğildi ve yerdeki ıslak bir taşa bastırarak söndürdü. Gerek kalmadı sana artık diye geçirdi içinden. Tekrar çekti içine o ıslak kokuyu! Çoraplarını tıkıştırdığı ayakkabılarını da eline alarak yürümeye başladı evine doğru. Işıklar hala yanıyordu. Belli ki bekliyordu onu sevdiği yıllarca beklediği gibi. Sessizce çıkardı anahtarı cebinden ve kilidi açarak girdi eve. Tekrar derin bir nefes çekti. Sevdiğinin kokusunu çekti içine ona bakan endişeli gözleri süzdü gözleriyle. Saçlarına dokundu kokladı kokladı kokladı. Gri badanalı o soğuk duvarın ardında hayaline tutunduğu kadın karşısındaydı işte. Sımsıkı sarıldı bir daha hiç bırakmamacasına…’’Evim, yuvam, sevdam! ‘’

Exit mobile version