Anahtarını evde unutmuştu. Zili bir kaç kez çaldı ama açan olmadı. Annem evdedir neden açmıyor acaba diye düşündü. Zili tekrar çalmak için elini götürdüğünde kapı açıldı ama annesini göremedi. “Anneee” diye seslendi. Annesinin sesi mutfaktan geliyordu. Kapıyı hızlıca açıp içeri gitmişti anlaşılan. Karnı çok acıkmıştı. Çantayı koridorun bir köşesine fırlattı. Ellerini yıkayıp mutfağa gitti. Masanın üstünde fırından yeni çıkmış, kokusu tüm mutfağı sarmış enfes börek tabağı duruyordu. Üstelik de annesinin sadece misafirler için salondaki dolaptan nadiren çıkardığı yemek takımının ışıltılı servis tabağına konmuşlardı. Misafir olmalı diye düşündü ama umursamadan böreklerden birini almak için elini uzatınca annesinin “sakın dokunma onlara fotoğrafını çekeceğim” uyarısıyla donakaldı. “Ya anne böreklerin fotoğrafını ne yapacaksın?” diye şaşkınlıkla sordu. “İnstagram hesabımda paylaşacağım” dedi annesi. “Dürdane teyzen açmış, 3 bin takipçisi olmuş. Benim yemeklerim onunkinden güzel ben niye yapmayayım ki” diye de ekledi. Hemen Dürdane teyzenin sosyal medya hesabını buldu, gerçekten de 4 bine yaklaşmıştı. Sayfada sadece yemek fotoğrafları vardı. Çikolatalı, meyveli pastalar; kıymalı, patatesli, peynirli börekler…Annemin bile oldu ben hala ne yapacağımı bulamadım, dedi sinirle. Sonra instagramda dolaşırken bugün okula gelmeyen Ecrin’ in sayfasına girdi. Onun da takipçi sayısı 20 bine ulaşmıştı. Paylaşımlarını görünce okulu da bu yüzden asmış haspam, dedi yüzünü buruşturarak. İndirim mağazalarına gitmiş, oradan ürün tanıtımı yapmıştı. Böyle bir şeyin bu kadar takipçisinin olmasını aklı almadı. Teyzesinin kızı Ezgi de kedisi Tarçın’ ın fotoğraflarını koymuştu ve takipçi sayısı hiç de az değildi. Dersaneden arkadaşı Efe’ nin gitarıyla şarkı söylediği videolar da epeyi izleniyordu. Gezinirken uzaktan tanıdığı bir arkadaşının makyaj videolarına denk geldi. 5 bin rakamını görünce şaşkınlıktan ince tiz bir çığlık attı. Kendisinin sayfasında birkaç aile ve manzara resmi vardı. Takipçi sayısı 100’ ü bile bulmamıştı. Artmasını istiyordu ama ne yapacağını bilmiyordu. Ne sesi güzeldi ne bir enstrüman çalabiliyordu. Annesi gibi yemek de yapamazdı. Bu sırada annesi nihayet fotoğraf işini bitirmiş yemeğe çağırıyordu. Yemek yerken annesinin gündemi hep bu sosyal medya hesabıydı. Yemek listesi yapmıştı. Takipçi sayısı 1 milyona ulaşan yemek hesaplarından bahsediyordu. Bu konuşmalar içindeki ne yapacağını bilememenin öfkesini daha da büyütmüştü. Yemekten sonra odasına çekildi. Telefonunu alıp kendine sahte isimle bir hesap açtı. En yüksek takipçileri olanlardan başlayarak teker teker olumsuz yorumlar yazmaya başladı. Şarkı söyleyenlerin hesaplarını karga sesleri koyarak alay etti. Çirkin ve detone olduklarını yazdı. Gitar çalan arkadaşına kızlar sana başka türlü bakmazdı zaten deyip küfürlü sözler yazdı. Bu işten fazlasıyla zevk almaya başlamıştı. Gözleri ışıldıyordu. Hızını alamadı. Yüzlerce hesaba olumsuz yorumlar yazıp durdu bütün gece. Hatta ünlülerin hesaplarına bile göndermeler yaptı. Kaç gündür içinde biriken kara bulutların dağıldığını hissetti. Sabah annesinin kızgın sesiyle uyandı.” Ben sana telefonla uyuma demedim mi? Çok zararlı bu meret. Radyasyon yayıyormuş, of beni hiç dinlemezsin ki zaten.” Hızlıca kalkıp giyindi. Annesinin eline tutuşturduğu sandviçle okula doğru yola koyuldu. Okulun bahçesinde küçük küçük gruplar halinde toplanmış öğrenciler gördü. Herkesin yüzünde öfke okunuyordu. Yanlarından geçerken gruplardan bir tanesi yüksek sesle “Bunları söyleyeni bir bulayım ona neler yapacağım.” dediğini duydu. Neler oluyordu çok anlayamadı. Sırasına geçip telefonlar toplanmadan telefonunu açıp kontrol edecekti ki, gözlerine inanamadı.takipçi sayısı 170 bini gösteriyordu. Ama şimdi daha büyük bir problemi vardı. Kimse tarafından tanınmamak…