Zeyneb Kuşu

Bir sabah kalktığımda; sen artık bir ağaç kurdusun ya da yerde bir halı, olmadı bir çocuğun elindeki kalemtraşsın deseler, hayır olmaz öyle şey demem sanırım. Çünkü ben bir sabah kalktığımda her şey olabilirim artık. Ben, her şey yapılabilirim..
Aslında tam olarak şairin, “Hayatın tozpembeliği erkenden bizi terk ettiği için korkuyorum” dediği yerdeyim.
Peki ben neyim?
Ben, bütün dünyayı tek başına değiştireceğine inanmış bir gençlik sarhoşuyum.
Ben, artık yalnızca ölüme yakıştığını düşünen bir ihtiyar… Üzerine ölü toprağı serpilmiş bir yorgun.
Kendini kaybetmiş bir berduş, kendini bulmuş bir derviş… Ne ararsanız benim.
Hayatımın tozpembeliğini yitirdiğimden beri; içten içe bir korkak, içindeki korkaklığa sadece lanet edebilen büyük korkak… Ben kader, ben yürüyen bir alınyazısıyım.
Bugün yorgunluk gördü gözlerim. Hasret, sığınma, kavuşma… Bugün bir hayat gördü. Dünyanın öbür ucunda bulunmuş bir nefes, bir vakur duruş, bir acı.
Ben bir Zeyneb kuşuyum bugün. Babamın süsüyle uzaklara uçan bir her şeye rağmenim… Yaşadığıma delil kırmızı tokalarımla, nefes almaya sarılan bir cennet çocuğuyum.
Ben bugün gitmek kelimesi, dünün kalmak çilesi… Ben bugün, binlercesinden biriyim. Bambaşka bir dünyaya açılan bir çift karagöz, her şeyin bitişi ve her şeyin başlangıcıyım ben…