Yalnızlığın Yankısı

Sessiz çığlığını kimse duymamıştı, kimsenin de duymasını da beklemiyordu ama bazılarının yol arkadaşlarının, dostlarının hiç yoktan en yakındakilerinin duymasını bekledi. Ama nafile olduğunu çok zaman sonra anladı. Çok gönül koymadı birkaç kişi haricindekilere. Gönül koydukları da çıkmayacaktı kalbinin derinlerinde kabuk bağlamış yaralarının kabuklarının içinde saklı kalacaktı.

Bu kadar mı yalnızdı hayatta onu geçirdi zihninden.  Hayat arkadaşı yoldaşı  eşi  ve  bir kaç kişi vardı yanında. Eskiler derler ya ahiretlikleri vardı işte. 

Dünyanın bir tarafında yalnız yaşayıp yalnız ölen, kimi kimsesi olmadan yaşamını sürdürüp bir ağaç dibinde dünyayı terk eden ve cenazesini yoldan geçenlerin oracığa kaldırdığı insanlar var mı ki? gibi aklına deli sorular gelmekteydi şu buhranlı acılı zamanlarında. Dalgın dalgın yürürken tozlu yolda. 

Yazın bu ayları  ağustos güneşinin kavurduğu suyun olmadığı alanlarda otların kuruyup sarardığı, kuru yayla sıcağının yakıcılığı hissedilirdi tarlalarda. Her zaman gittiği çeşmeye farklı yoldan gitmişti bu sefer.  Tepeyi aşıp inmeye başladığında  ayakları un gibi olmuş beyaz tozlaşmış toprağa gömülmekteydi yürüdüğünde. Dağın eteklerinin sonunda başlayan ovaya göz gezdirerek aklındaki sorularla ilerlemektedir tepenin sırtlarından.

Nadir geçtiği bu yoldan çeşmeye yaklaştığında ağaçların çalıların yanından geçerken düzensiz duran taşların arasında  bir kaya parçası gözüne takıldı. Düzenli diğerlerinden farklı olarak bir şeyi işaret eder gibi duruyordu.  Yıllardır belkide bir asrı devirmiş ikinci asıra doğru bekçiliğini yapmaktaydı bulunduğu yerin. Ardıç ağacının gölgesinde çamların uğultusunda kekik ve ada çaylarının kokusunda, çekirge seslerinin eşliğinde,  gece guguk kuşu ve ay ışığının ışıltısında, rengi griden fümeye dönmüş yer yer siyah lekelerin olduğu ağırlıklı olarak füme renginde olan, özenle yerleştirildiği anlaşılan bir kayadan ziyade kıyamete kadar orada bir yiğitin yattığının nişanesi olarak  durmaktaydı. Mezarlık olmayan bu yerde bir mezar bulmuştu. Biraz durup etrafa dikkatlice baktı ve az önce aklındaki sorunun cevabını almıştır.  

Çeşmede suyunu içip yüzünü yıkadığında biraz rahatladı.Artık burası, bu yol onun devamlı uğrayacağı bir yer olacaktı. Yalnızlığının yankısını burada duymuş farklı bir bağ kurmuştur  orada yatan yiğitle. Bir şiir geldi aklına yarı sesli yarı sessiz mırıldandı  hatırladığı kadarıyla. 

Yeni keşfettiği yalnız mezara uzaktan selam vererek bir fatiha daha gönderdi. Ovaya doğru  ilerledi ağır adımlarla yorgun ayaklarıyla tozlu yolda… 

Exit mobile version