Pupa Feneri

Gemi limandan ayrılırken karada ki binaların yavaş yavaş kayarak yer değiştirmesi gibi saat kulesinin yanından geçerken saat kulesi akıp gidiyordu kızının elini tutmuş Hacettepe kavşağında yürürken.

Burada doğup ilkokul yıllarını burada geçirmişti. Yıllar sonra yeni bir hayat kurmak için tekrar dönmüştü doğduğu topraklara. Yeni bir düzen kuracaktır ailesiyle bozulan yaşamlarını tekrar yoluna koymak için. Zaman ne getirir bilinmez ama yaşayıp görecektir yarınlardan habersiz.

Gecesinde oğlu huzursuz bir şekilde geçirmişti geceyi,  belli ki yeni gününü getirdiği meşakkatler içine doğmuştu.

Sabahın ilk saatleri gelen haberle ev halkı uyandı, ne olduğuna anlam veremeden hızlı gelişmişti olaylar o gün.   Dışarda çiseleyen yağmur altında vedalaşırken soğuk mart ayının sabahında eşinin ayağındaki terliğe takıldı gözleri. Bu soğukta terlikle çıkmıştı acelece ne bulduysa giymişti belki de. “Üşümedi mi ayağın bu soğukta” diyecekti ama söylenecek o kadar söz varken ona sıra gelmedi, araçta bekliyordu zaten gitmeleri gerekiyordu. Sarıldılar birbirlerine vedalaştılar geride kalanlara el sallandı aracın camının ardından.

Daha öncede ansızın saatin belli belirsiz zamanlarda gittiği olurdu. Bekâr olduğu için arkadakilere ne bir el sallama ne de vedalaşma olurdu, çantasını alır araca biner giderdi. Evlendikten sonra uzun süreli evden ayrılmadığı için bu gidiş biraz hüzünlü, biraz tedirgin, birazda endişeli olmuştu. Bir gün önce saat kulesinin yanından geçerken, bu gün için planladığı işler ters düz olmuş yen bir durumla karşı karşıya kalmıştı sabahın erken saatinde.

Hazırlıklar yapıldıktan üç gün sonra yine yağmurlu bir akşamın karalığında minibüsle tekrar yola çıkıldı. Minibüsün silecekleri hızlı hızlı yağmur damlalarını sağa sola savuruyor, şoför bir an önce gitmek için gaza sununa kadar basıyordu pedala. Yol o kadar karanlık ki sadece aracın ışıkları yarıyor karanlığı yağmur damlalarının arasından içinden geçerek aydınlatmaya çalışıyor önündeki bilinmezi. Öndekiler bir yandan sigara içiyor bir yandan da gülüşerek şoförle muhabbet ediyorlar. Sigara dumanı çıkması için cam hafiften açılmış içeriye giren soğuk hava minibüsün içini dolaşıp sigara dumanını alıp çıkmaya çalışıyor incecik açıklıktan. Diğer yolcular bir an önce bitmesini bekliyorlar yolculuğun. Sigara dumanı ve hızlı gitmek tedirgin etmişti yolcuları. Yanına aldığı sandviçi ve meyve suyunu yemek için çıkardı çantasından, bir an için duraksadı yanındaki yolcuya sandviçin yarısını böldü ikram etti sormadan.

Gecenin yeni bir sabaha evrileceği zamanda gelmişlerdi iskeleye. Yağmur bütün hızıyla devam ediyor, deniz rüzgârla beraber dalgalarını artırmış, fırtına yaklaşmaktadır bulundukları iskeleye. Yeni bir yolculuk için vasıta değiştirilmiş, karanlığın içinde pupa fenerinin cılız ışığı dakikalar sonra kaydolup gitmiştir deryanın ortasında.

Saat kulesi zamanın akıp gidişini anlatırken, fırtınalı deryada yol almaya çalışan gemi yolcularının hikâyesine tanıklık etmektedir. Hangi limana uğranılacağı veya ne zaman sonra geri dönüleceği hakkında kaptan hariç kimsenin bilgisi yoktur. Bu yüzden endişelidir yüzler, uykusuzdur gözler.                     

Exit mobile version