İnsanlığın Sıcaklığı

Uzakda ki dağların, tepelerin üzerleri üç gün önce yağan karla kaplanmış, şapka gibi kapatmıştı dağın zirvesini. Güneş bazı binaların üzerinde, çatılarda, bacalarda kendini göstermekteydi sabahın ilk saatlerinde soğuk kış gününde. Her zamanki gibi yükselmekteydi güneş karanlığı gerisinde bırakarak. Parktaki oyuncakların üzerine, spor aletlerine yerde duran diğer canlı cansızların üzerine daha erişmemişti güneşin ışınları, yine bir zemheri soğuğu vardı yıllardır süregelen bu zamanlarda.

Parkda ki salıncaklar soğuk, yalnız ve hiç bu kadar üşümemişti. Belki bugün diğer günlerden daha yalnız daha soğuk bir o kadar hüzünlü ve üzgündü oyuncaklar.

Bu günde gelmeyecekti yine çocuklar. İki gündür kimse uğramaz olmuştu buralara. Soğukta olsa bir iki çocuk güneşle beraber gelir, bir yaşlı elindeki ekmek poşetiyle soluklanmak için oturur banka, biraz çocukları seyreder hayallere dalar bir iki laf atar sonra “varıp gitmeli hanım bekliyordur” diyerek okşar ufaklığın yanağını uzaklaşırdı. Sıra sıra park edilmiş araçlar yoktu parkın etrafında.

Hayatında ilk defa gördüğü ve hiç tanımadığına “bacım” diye seslendi siyah montlu yirmili yaşlardaki genç. Diğer genç ise “amca” diye seslendi parkta toplanmış olan kalabalıktaki insanlara. En zor zamanda amca, bacı diye sahiplenip bir anda amcası bacısı yapıveriyordu karşısındaki insanı bu topraklardaki insanlar.

Amca yorgun uykusuz gözlerle biraz mahcup biraz utanarak aldı uzatılanı. Kısık seslerle konuştu istemeye bile çekindi. Amcanın boğazı düğümlendi “sağolasın evlat” diyebildi. Hayatında ilk defa tanımadığı bir kişi karşılıksız bir şey veriyordu kendisine. Belki ilk defa yardıma muhtaç olmuştu.

İsimsiz yüce gönüllü bacım ise “bu çok bir tane yeter” dedi elindekilere bakarak fazlasını geri uzattı, sadece ihtiyaç kadarını aldı. Pembe beyaz kazaklı yeşil kapüşonlu 5-6 yaşlarında kız annesine bakıyor ve konuşulanlara şahit oluyordu. Sonrada kollarını sallayarak annesinin elinden tutup uzaklaştı spor aletlerinin yanından.

Fazlasının alınmayacağını, karşılıksız da bir şeyler alınıp verilebileceğini, ismini dahi bilmediği belki bir daha hiç görmeyecekleri o siyah montlu insanların samimi davranışı ve yaptıklarını hayatı boyunca unutmayacaktı. Bu günü belleğine kazımıştı minik yürekli pembe beyaz kazalı kız. İstese de istemese de ileride siyah montlu gördüğünde bu günleri hatırlayacak artık.

Bilinmez bir günün başlangıcında bir elinde kızının elinin sıcaklığı diğer elinde insanlığın, umudun, dayanışmanın sıcaklığını tutarak ilerledi kızının adımları büyüklüğünde adımladı hayatı.