Sevgili Dilara; mütebessim, vefalı ve ciğerparem Dilara,
Merhaba, bir kez daha .. “Mükâtebe, nısf-ı mükâlemedir” (okuma, konuşmanın yarısıdır) sırrınca bu mektuplar vesilesiyle hasbihal ediyoruz, konuşuyoruz. Kader bugün buralardan yazdırdı.. Eyvallah…
Soğuk ve karlı bir akşamdan hatta geceden merhaba. Hasret dalgalarının en sert vuruşlarıyla sarsılan gönül limanından arda kalan, kalabilen bir ruh haliyle yazmaya çalışacağım. Bugün çok kısa bölümü heyecan ve sonrası tamamen hafakandan ibaret olan bir gün idi.. ve aklıma gelenler yine siz’li günlerden, sen ’li günlerden.. Seninle ilgili ilk aklıma düşen, mütebessim hatta biraz daha fazlası olan çehren.. Samimiyet dolu 60 Kg ciğerden mürekkep bir sen.. Ah o eski günler.. Tıpkı İstanbul’da 2000 li yılların başında bir dizi çekiminde rastladığımız yerde çekildiğimiz o siyah-beyaz fotoğraf karesi gibi..
Kıymetli mektubuna hemencecik cevap yazamadım, daha doğrusu yazmadım. Zira bazı günler oluyor ki; yazsam okunması ve hazmedilmesi güç olacak, sonrasında toparlamak zor olacak.. Bazen hisler öyle coşkun öyle delice haldeki, sağda-soldaki istikamet bariyerlerini zorluyor, aşındırıyor.. O yüzden daha dingin hale geldiği zamanlarda, tevekkül-tahammül dalga kıranlarının tam kapasite çalıştığı anlarda yazmaya gayret ediyorum. Çünkü inanıyorum ki, “ağızdan çıkan kulaktan gider, kalpten çıkan kalbe gider..” Benden size gelenler kalpten, tıpkı sizinkilerin de oldukları gibi.. Neyse… Kifayet-i müzakere..
Mektuplarını almaktan ve defaten okumaktaki memnuniyetimi ifadeden acizim.. İfadelerimi sunmadan önce günlerce demlenmesini bekliyorum. Senin el yazısı şeklinde nakış nakış örgülediğin kanaviçe misal mektubun, gözlerime değmesini en sevdiğim yazılar..
Buradan yazabileceğim çok havadis yok maalesef.. Farklı uğraşlarla rutin bir döngüyü ne kadar yırtabiliyorsam o nispette farklı şeyler söyleyebilirim. Bu konumda iken hayallerini ötelere aşırabilince, senin yaşadığın zorlukların bile çok kıymetli olduğunu söyleyebilirim.. Şiirlerin en güzel beyiti mısra-i bercestedir ya hani, benim için de zamanın en güzel ânı ve en iyi hâlim de tiyatro sahnesine çıktığım o birliktelik zamanları.. O kısalan ve sıkışan zamanlar..
Bazı duaların senin için söylendiğini sanırsın. “Geçmiş şeylerin hasretiyle azap çektirme Allah’ım” diyen Mevlana bana mı sesini işittirmişti yüzyıllar evvelinden.. elim kısa, imkanım yok ama duam çok..
Son zamanlarda ne de çok etkileniyorum divan şiirinden ve onun matematîkî, riyazî, derunî yapısından. Muhibbî mahlasıyla yazan, muhteşem bir divan sahibi olan Kanuni’den bir beyitle bitirmek istiyorum..
Gamına gamlanıp olma mahzun,
Demine demlenip olma mağrur..
Ne dem bâki ne gam bâki..