Halime Teyze

Sıcak bir yaz gününde bir taziye evinde rastladım Halime Teyzeye. Ağlamaktan çukura kaçmış
gözlerindeki derin hüzün hemen fark ediliyordu. Bir insanın dünyada yaşayabileceği en büyük acıyı
yaşıyordu. Tek evladını genç yaşta kaybetmişti. Üstelik kabullenilmesi zor bir ölüm şekliydi oğlunun
ölümü…Eşi ve çocuklarıyla deniz kenarında güzel bir gün geçirmek niyetiyle gittikleri piknik alanı
dünya gözüyle gördüğü son yer olmuştu. Neşeli gülüşlerle başlayan dalgalarla eğlence; çığlıklarla,
ağlamalarla bitmişti. Dev bir dalga Halime Teyzenin biricik oğlunu, hayattaki en sevdiği ciğerparesini
alıp götürmüştü başka diyarlara… Yardıma koşup gelen biri olmasaydı bir mezarı bile olamayacaktı
canparesinin…
Başsağlığı dileyip bir koltuğa oturdum. Odada başka kişiler de vardı. Halime Teyze çok az
konuşuyor gelenlere yer gösteriyordu. Ufak tefek, asil duruşlu, oturmasını kalkmasını bilen biriydi. İlk
başlarda dikkatimi çok çekmemişti. Ölen kişinin annesi olduğunu öğrenince ilgim ona yönelmişti.
Acısının derinliği her halinden hissediliyordu. Buna rağmen konuşurken sözü kesilirse hemen susuyor,
sözünü kesen kişinin konuşması bitinceye kadar onu dinliyordu. Birkaç kez tekrarlansa da tavrını
değiştirmiyordu. Bir ara odada yalnız kaldık. Ben de ona başka çocuğunuz var mı diye sormuştum.
Derin bir iç çekişten sonra tek çocuğunun olduğunu söyledi. Sanırım konuşmaya, anlatmaya ihtiyaç
duyuyordu ki hayat hikayesi bir bir döküldü dudaklarının arasından…
Ailesi yaşadıkları şehrin ileri gelen ailelerindenmiş. Halleri vakitleri yerindeymiş. Eşiyle çok genç
yaşta görücü usulüyle evlenmişler. Çok sevmişler birbirlerini… Bu sevginin meyvesi birde evlatları
gelmiş dünyaya…Her şey güzel giderken aile içi bir sorun yaşanmış. Babası ile eşinin ablası darılmışlar
birbirlerine… Onların bu kavgası Halime Teyzenin evliliğine yansımış. Bir taraftan babası Halime
Teyzeye baskı yapıyormuş evliliğini bitirmesi için, diğer taraftan eşinin ablası eşine aynı şekilde ısrar
ediyormuş. Sonunda ikisi de bu baskılara dayanamayarak birbirlerini çok sevmelerine rağmen
ayrılmak zorunda kalmışlar. Ben sözün bu kısmında dayanamayarak sordum Halime Teyzeye: Karşı
gelebilirdin. Artık evlenmişsin babanı dinlemek zorunda değildin, neden dinledin? Dedim. Başka
türlüsünü düşünemezdim, babamı çiğneyemezdim, dedi. Günümüzün eften püften biten evliliklerini
düşündüm ve Halime Teyzeye bir kez daha hayran oldum. Boşandığının haberini babası vermiş
‘’kurtuldun artık’’ demiş. O sırada bebeğini ayağında sallıyormuş. Sanki bağrıma hançer saplanmış
gibi bir acı duydum, dedi. Boşandıktan sonra eşi de Almanya’ya çalışmaya gitmiş. Bayramdan
bayrama görüşebiliyorlarmış. Ama sevgilerini ifade ettikleri mektuplar Almanya’ dan Türkiye’ ye tam
22 sene gidip gelmiş. Ne eşi başkasıyla evlenmiş ne Halime Teyze… 22 senenin sonunda babası bu
dünyadan göçüp gidince eşiyle yeniden evlenmişler.
Halime Teyzenin aşkına mı hayranlık duyayım sabrına mı bilemedim. İçimde buruk bir acı
bıraktı. Hakiki manada sevmek tam da böyle olmalıydı. Yıllar, yollar, düşmanlıklar sevenlerin arasına
girememeliydi. Tam aksine sevgiyi beslemeliydi, bağları kuvvetlendirmeliydi.

1 Yorum

  1. Akıcı üslup, detaylı anlatım. Bir çırpıda okunuyor keşke daha da uzun olsaydı dedirtiyor. Hikayelerin devamını okumayı heyecanla bekliyorum.

Bir Yorum Yaz

Lütfen Yorumunuzu Giriniz
İsminizi lütfen buraya yazınız