Fabrizio

‘Okumak kimsenin bilmediği yollardan yürüyüp gitmektir bazen kimsenin bilmediği
yollara…’ Bu söz hayatımı çok olumlu anlamda değiştiren birinin sözü. Yazma cesareti
gösterebilmemin de müsebbibi aynı zamanda…Okumak bir yolculuk…Her zamanki
şehrinden, her zamanki evinden, her zamanki odandan, her zamanki oturduğun koltuğundan
bir hayal gemisine binip bilmediğin, görmediğin, göremeyeceğin, gitmediğin, gidemeyeceğin
farklı ülkelerin farklı zamanlarına,farklı insanların farklı hayatlarına yaptığımız bir
yolculuk…İkinci bir hayat yolculuğuna çıkmak…
Çocukluğumdan beridir düşkünüm kitaplara…Gittiğim evlerde kitaplıkları arar
gözlerim…Yabancı bir memlekette ana dilimi konuşan birini görmüş gibi heyecanlanırım…Her
zaman okumak istediğim, merak ettiğim bir kitap vardır. Okuma maceram böyle sürüp
giderken birşeyleri eksik yaptığımı fark ettim. Bunun sebebi de bir grupla kitap okumaya
başlamamdı. Bir kitabı bitirdikten sonra ‘’ çok güzel, çok etkilendim’’, gibi sözlerden
fazlasını söyleyebilmemiz gerektiğini anladım. Her kitabın bir sorusu olmalıydı…Yazarın
aslında anlatmak istediği neydi? Yazıldığı devirdeki toplum nasıl bir bakış açısına sahipti?
Yaşadığımız devirle yazarın yaşadığı devir arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdi?
Sanata, felsefeye, insana yaklaşımları nasıldı?
Köşeme Praksisyen dedim. Uzmanlaşmamış acemi anlamlarını çağrıştırdığı için
seçtim.Okyanus gibi gördüğüm yazınsal dünyada bir damlacık olarak bile kendimi
göremediğim için…Tabii birde bu cesareti, bu ruhu Praksis okuma grubundan aldığım için
seçtim. Tek pencereli, sadece yol gören bir odada otururken odanın başka bir duvarına
pencere açarak yeşillikleri, rengarenk çiçekleri görmeye başlamak gibiydi. Onlarca kitap
okuduk, bakşa yerlerde duyamayacağımız yorumlar dinledik. Bu güzel yorumlardan herkes
faydalansın istedim.
İlk bahsedeceğim kitap ‘’Parma Manastırı’’ Balzac bu kitap için ‘’elli yıldan bu yana
yayımlanmış kitapların en güzeli’’diyor. Bir başka Fransız nobel ödüllü yazar Andre Gide
‘’Fransız romanlarının en büyüğü’’ olarak yorumluyor.
Romanın yazıldığı dönem Fransa’da restorasyon dönemi. Restorasyon iç ya da dış etkiler
sonucu kesintiye uğramış meşru bir egemenlik biçiminin yeniden kuruluşunu ifade etmek için
kullanılır. Napoleon’un tahtı bırakışından sonra politik toparlanmayı ifade eder.Waterloo
Savaşı Napoleon’un yenilmesi ve Fransız monarşisinin yeniden hakim hale gelmesi
sebeplerinden dolayı çok önemli bir savaştır.17 yaşındayken Stendal da Napoleon’ un
ordusuna katılmış, İtalya’dan Moskova’ya kadar devam eden savaşlar içinde tüm Avrupa’yı
görmüştür. Bu sebeple İtalya ve Fransa toplumlarını karşılaştırma imkanı bulmuştur.
Romanda bu vurguya sık sık rastlıyoruz. ‘’Çevremizi acıklı olaylar çevirmiş bulunuyor da
ondan Burası Fransa değil.Fransa’ da her şey şarkılarla ya da birkaç yıl hapisle sona erer.
’’Bir başka yerinde İtalyan ve Fransız askerlerini de şu sözlerle kıyaslar.’’ İtalya’daki akıllı
insanların hemen hepsinde bir kusur vardır. Yiğitlikten yana ona eşit, hatta daha az yiğit bir
Fransız askeri olsa, önceden hiçbir güçlüğü aklına getirmeksizin köprüyü geçmeye kalkışırdı;
bu işi de, bütün soğukkanlılığını kullanarak yapardı.’
Parma Manastırı romandan çok romans etkileri taşıyor. Romans özellikle Orta çağ
şövalyelik sistemini anlatışıyla karakterize olmuş bir edebiyat türü. Türkçe’de ‘’duygusal aşk
veya kahramanlık öyküsü’’ anlamına geliyor. Fabrizio’nun aşkı uğruna yaptığı fedakarlıkları
bu minvalde düşünebiliriz. Fabrizio için hayal gücünün rahat bırakmadığı zavallılardan
biriydi tanımını yapıyor Stendhal.
Roman empresyonizmin etkin olduğu yıllarda yazılmıştır. Empresyonizm doğadaki
unsurların kişinin kendisinde oluşturduğu izlenimleri, duygusal izleri yansıtmayı hedefler.
Empresyonistlere göre sanatçı doğrudan doğruya gerçeği değil, gördüklerinin kendisinde
uyandırdığı duygu ve düşünceleri ele almalı, gerçekçiliği ve nesnelliği ikinci plana atarak
kişisel yorumu ön plana çıkarmalıdır. Bu sebeple empresyonizmde düşünce kırılmaya
uğruyor. Formlardan akışa geçiyor.
Romanın kökeninde çatışma, çatışmanın kökeninde de yüzleşme vardır. Romanda bireyin
çatışması var. Bazen toplum değerleriyle çatışma yaşanır, bazen de roman kahramanının iç
çatışmasına tanıklık ederiz. Fabrizio’ nun iç çatışmaları romana ayrı bir zevk katmış!
‘’Öfkelenmeyi unutuyorum! Ben de eski çağların dünyaya birkaç örnek verdiği o büyük
yiğitlerden biri miyim yoksa? Nasıl olur? Bir kahramanım da farkında mı değilim?
Parma Manastırı savaşın, entrikanın ve aşkın inceden inceye bir ironi ile anlatıldığı bir
çok önemli yazarın övgülerini aldığı uzun soluklu bir kitap… O döneme ait incelikleri
detaylarıyla okuyabileceğimiz önemli bir eser.