Erken Tedbir

Hastane sabah viziteleri başlamadan dolmaya başlamıştı. Özellikle dahiliye kliniğinin önünde uzun kuyruklar oluşmuştu. Malzeme odasının kapısı her açılıp kapandığında ağır bir ilaç kokusu yayılıyordu etrafa. Tekerlekli sandalyede oturmak zorunda kalan bazı hastaları hastabakıcılar, röntgen ve tahliller için labaratuvara taşıyordu. Annesinin hal ve tavırlarından hasta olduğu anlaşılan bir bebek babasının kucağında huzursuz sesler çıkarıyordu. Sıranın kendisinde olduğunu iddia eden iki kişi tartışıyordu.

Bu insan kalabalığından uzakta durmaya çalışan, ellerinde eldiven, yüzünde maske olan bir kadın tüm bu karmaşanın içinde dikkat çekiyordu. Yanında orada olmanın gereksizliğini hissedebileceğiniz bir yüz ifadesiyle duran adama uyarılar yağdırıyordu:

-Kalabalığa çok yaklaşıyorsun, sana maske tak demiştim. Dinlemedin beni.

Adam oturduğu yerden hışımla kalkıp:

-Senin aldığın tedbirler ikimize de yeter merak etme. Sana laf anlatmaktan sıkıldım. Her hapşırdığında soluğu hastanede alıyoruz. Gerçekten hastalık kapıp eve dönüyoruz.

Kadın:

-Hiçte öyle olmuyor. Ben hastalığı erken teşhis ediyorum. Vücudumu iyi tanıyorum. Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunda tedbir alıyorum.

Adam kafasını iki yana sallayarak:

-Ya ne demezsin, geçen sene elinde siğil çıktığında, gerçi sen siğil olduğunu kabul etmemiştin, şehirdeki tüm onkoloji profesörlerini dolaşmıştık. Tahliller, MR’ lar bir dünya para harcamıştık. Ama sonunda siğil demişler bir merhem verip göndermişlerdi.

Kadın:

-Doktorların özensiz davrandıklarını düşünüyorum. Tahlilleri eksik yaptılar. İnternette okudum. Siğile benzeyen ama kanser belirtisi gösteren birçok vaka varmış. Altunizade’ de iyi bir onkolog varmış, yurt dışında eğitim görmüş, birde ona görüneyim diyorum.

Adam ellerini başına götürüp iki yana sallayıp:

-Sen iflah olmazsın. Ya geçen sene sol kolun ağrıyor diye kalp krizi geçirdiğini zannedip tüm sülaleyi ayağa kaldırmana ne demeli? Aranacak son kişi olmalıyken yaygaracı kız kardeşini aramıştın da onun da ilk işi ambulansı aramak, ardından da sülaleyi arayıp ‘’yetişin ablam ölüyor ‘’ deyip hastaneyi cenaze evine çevirmek olmuştu. Peki doktor ne dedi? Kas sıkışması var, deyip kas gevşetici yazıp eve göndermişti. Bu seferde bu doktor Anadolu’daki bir üniversiteden mezun demiştin de geceyi Çapa’ dan mezun olan bir kardiyolog arayarak geçirmiştik.

Kadın:

-Ama sol kolun ağrıması kalp rahatsızlıklarına işaret ediyormuş. Boşuna konuşmuyorum. Hem tedbir almanın nesi kötü?

Adam karşısındakine laf anlatamayacağını fark edenlerin çaresizliğiyle:

– Ya ağzında çıkan bir yara yüzünden, diye başlayan konuşması kadının panodaki sıra numarasının yanmasıyla son buldu. Muayene için içeri girdiler. Muayene sonrası odadan çıkan kadın kocasına:

-Bu yeni mezun doktorlar doğru teşhis koyamıyorlar. Biz tecrübeli bir doktor arayalım, dediğinde adamın omuzları çökmüş, bezgin yüz ifadesiyle ve ağır adımlar atarak koridorun sonuna doğru yürüdü.