Perspektif

Fransızcadan dilimize girmiş bir sözcük bu perspektif. Zaten söylenişi de pekâlâ “ben batı kökenliyim” diye haykırıyor sanki.

Türk Dil Kurumu (TDK) “bakış açısı” olarak tanımlıyor perspektifi.

Sevan Nişanyan, Türkçedeki ilk kullanımına 1911 tarihli Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Mecmuası’nda rastladığını söylüyor. Hakikaten de TDK, verdiği bir başka tanımlamada “nesneleri bir yüzey üzerine görüldükleri gibi çizme sanatı” demekte ve resim sanatı ile ilişkisini ortaya koymakta sözcüğün. Bu bağlamda, Harvard Üniversitesinde verilen Mimari Tasarım uzaktan eğitim modülünden yararlanarak derlediğim perspektife dair birkaç notumu paylaşmak istiyorum sizlerle.

Evet, başlıca mimari tasarım modelleri arasında sayılmakta perspektif sistemi. Floransalı bir mimar olan Filippo Brunelleschi (1377-1446) de perspektifin babası olarak anılmakta mimarlık alanında.

Brunelleschi, aslında başlangıçta gümüş kuyumcusu olarak eğitilmişti. Bu dikkatli gözlemci, Floransa Katedralinin girişinde durup meydanın hemen karşısında bulunan Floransa Vaftizhanesine doğru dikkatle baktığında, binanın ortogonal hatları ile ilgili bir şey fark etti: Tüm ortogonal hatlar sonsuzlukta bir noktaya yöneliyorlardı.

Brunelleschi gözlemini bilimsel hâle getirmek istedi. Bir gümüş kuyumcusu olarak Brunelleschi, bir ayna gibi yansıma yapabilecek bir hayli parlatılmış gümüş bir yüzey yapabilirdi. Brunelleschi sırtını vaftizhaneye dönerek aynasını bir şövale üzerine yerleştirdi ve bu biçimde eğer görüşünü ayarlayabilirse -yani görüşünü ayarlayabileceği bir tür açıklık elde edebilirse-, vaftizhanenin köşelerine denk gelecek şekilde, gümüş yüzeyde noktalar hakkedebilecekti. Böylelikle, vaftizhanenin tek bir ufuk noktasına yönelen dikey çizgilerini önündeki yüzeye hakkederek çizebilecekti.

Ve sonra, vaftizhanenin perspektife dikkat edilerek çizilmiş imgesini gümüşün üzerine yansıtarak tamamlayacaktı, böylece elindeki imgeyi vaftizhanenin önünde tuttuğunda, imge ile nesnenin aslını tıpatıp birbirine uydurabilecek ve bunun bilimsel olarak oluşturulmuş doğrusal bir perspektif olduğunu gösterebilecekti.

Sonuç olarak, bir sistem olarak perspektif kişiyi ve dünyayı buluşturmaktaydı. Bu ikisini bir araya getirmekte ve tek bir bakış açısına göre yerleştirmekteydi.

Perspektifin rasyonelleştirilmiş modern bir mekân anlayışını ortaya koyması önemlidir, ama bundan daha da önemli olan, bakışın sahibi olan zihnin kendi iç dünyasında verimli bir biçimde ona kapılmasıdır. Perspektif, var olan istikrarlı dünyaya ait ayrımların görüntüsüne meydan okumaktadır ki bu istikrarlı dünya ona bakmakta olan zihnin dünyasından farklıdır. Perspektif bu iki farklı dünyayı bir araya getirmekte, dahası, yekpareymiş gibi bir algının yerleşmesine yol açmaktadır.

Dolayısıyla kişinin bakış açısı, o kendi kuralları içinde istikrarlı olan dış dünyayı, konumsal ve değişkenliğe çok daha açık kendi uzamı içinde harmanlamakta ve gerçeklik olarak kişinin kullanımına sunmaktadır.

Üstelik bu durum yalnızca nesnel dünyanın görüntülenmesi, algılanması, anlamlandırılması bağlamı ile de sınırlı kalmamakta, kişinin tüm algı mekanizmaları için belirleyici bir işlev görmekte. İşte tam da bundan dolayı aynı nesneye bakan iki kişi farklı şeyler gördüğünü düşünüp onu kendi bakış açısına göre yansıtabilmekte; aynı sözü duyanlar farklı anlamlar algılayabilmekte, aynı yazıyı okuyanlar farklı sonuçlara varabilmektedirler.

Bunun ayırdına çoktan varmış erenler, “falanı nasıl bilirsin?” diye sorulduğunda “kendim gibi” yanıtını boşuna vermemişlerdir!..

Değerli okurlar, yazının editasyonu düzeltilmiştir. Önceki eksik biçimini görmek/okumak zorunda kalan okurlarımdan özür diliyorum. Mustafa B.