Kabul görmek ve saygıyı kazanmak

Ey genç, sözüm sana! Sana ergen diyenleri, x-y-z kuşağı gibi ifadelerle kalıba koymaya çalışanları bir kenara bırak. Senin yaşındaki bir insanın aklı, fikri, zihinsel melekeleri herhangi bir yetişkin ile eşittir, aynıdır. Evet, yetişkinin sana göre avantajı tecrübedir ancak bu da çok görecelidir. Yani tecrübe her zaman bilgeliğe dönüşmez bazen boş birer hatıralar yığını olarak kalır. Senin avantajın ise o bilgeliğin yolu sana açık, çok açık hemde. Sen doğru tercihler yaparak bütün o yetişkinlerden daha bilge olmaya adaysın. Tercihlerin en başında ise hayat tarzını seçmek olacaktır. Eğer bir seçim yapmazsan kimse sana saygı duymaz. Arada kaynayıp gidersin. Öyle yada böyle bir seçim yapman gerekecek.

İnsan kıyafetiyle ağırlanır, karakteri ile uğurlanır. Sosyal hayatta kendi kendini baştan oluşturman gerek. Sana karşı nasıl davranmalarını, sana nasıl bakmalarını istiyorsan öyle ol.
İnsanin en temel ihtiyaçları kabul görmek, sevgi ve saygı. Öyle değil mi? Herkes bunlar için uğraşıyor. O zaman bunu bil, öyle yaşa.
Bil ki insanların saygısını kazanmak kolay değildir. Kabul görmek kolaydır. Kendinden taviz veren, ortama ayak uyduran herkes kabul görür. Ancak kabul görmeyi simdilik, bir süreliğine ikinci plana itmiş, kendisi olmayı, kendini inşa etmeyi öncelik yapmış bir insan sonunda saygıyı kazanır. Saygıyı kazanan için ise kabul otomatik gelir. Çünkü insanlar sana saygı duyduğunda, ister istemez kabul etmiş olurlar.

Pekiyi, saygıyı nasil kazanacağız? Önce sen kendini sayacaksın. Nasıl mı? Doğru olduğunu bildiğin şeyleri kendine alacaksın, onlara sımsıkı sarılacaksın. Böylece, doğru yaşadıkça kendine saygın artacak, etraftan gelen sıkıntıları göğüsleyeceksin, böylece daha bir güçlenecek, kendine saygın artacak. Bedeller ödeyeceksin. Evet, ödemesen daha iyi olur ama ödemeye de hazır olacaksın. Böyle böyle sonunda kişiliğini yekpare taştan bir kule gibi dikeceksin.
Bu yolda seni herkes sevmeyecek. Yeryüzündeki herkesin seni sevmesi imkansız. Sen karakter sahibi olunca, kimisi seni çok sevecek, kimisi de senden nefret edecek. Bunların kimler olduğunu ise sen seçeceksin. Bu, anlaması çok kolay bir formül aslında. Sen dürüst olursan, üçkağıtçılar senden nefret edecekler. Çünkü ışığın olmadığı yerde gölgelerin hakimiyeti normal sayılır. Işığı görünce ise hem kaçacak yer ararlar, hem de ondan nefret ederler. Burada sen seçimini kendin yapacaksın. Tüm ışıkları söndürüp gölgelerle dost olmayı mı seçeceksin yoksa ışık olmayı mı? Evet, doğru… Gölgeler ne kadar nefret etse de ışığı söndüremezler. Güneşe gözünü kapayan sadece kendine karanlık yapar. Yine kendisi gibi gözü kapalı arkadaşlar bulur. Işık içindekiler ise onların bu halini görür, çok açık ve net görür hemde. Onların bu acınası, zavallı hallerini.

Kabul görmek için nelerden taviz verdiğine dikkat et. Etrafındaki 3-5 gencin seni kabul etmesi, yada online bir ortamda belki de binlerce like alman sana ne kazandıracak? Kazandırırken sana neler kaybettirecek? Nelerden ödün vermiş olacaksın? Böyle giderse nasıl bir çevre içinde olacaksın? Etrafında başarılı, saygın, asil, bilge insanlar olacak mı? Yaşlandığında torunlarına ne anlatacaksın? Ataların sana nasıl bakacak? Yaradanın huzuruna nasıl varacaksın?

Evet, tabii ki çevren olsun, arkadaşların olsun, sosyal medya hesaplarin da olabilir. Ancak buralarda olmak, like almak için asla kendinden taviz verme. Sen sosyal medyayı kullan, o seni kullanmasın. Hem merak etme, yalnız da kalmazsın, en iyilerle tanışırsın. Kendin gibi tavizsiz insanları bulursun. Evet, böyle insanlar var. Hem senden daha büyük, hem de daha küçük olanlar da var. Benzerler birbirini çeker. Dön bak çevrene, eğer çevrende sorun varsa, seçimlerini yeniden gözden geçir. Ta ki etrafında çer çöp kalmayana ve gerçek insanlar olana kadar.