Hasat Zamanı

Akşam olmuş yemekler yenmiş sofra kalkmıştır. Yorgunluk had safhaya ulaşmış gözler ağır ağır kapanmak üzeredir. Yine her zamanki gibi akşam erken yatıp sabah erken kalkılacaktır. Hasat zamanıdır durmak yoktur. Tarlalarda ekinler, bahçelerde sebze meyveler olmuştur. Zamanı geçmeden toplanıp işlenip ambarlara depolanmalıdır.

Sabah erkenden, gün doğmadan hangi tarlaya gidilecekse hazırlıklar yapılır, malzemeler toparlanır, at ve eşeğe yüklenir yola çıkılır. Tabi ki ahırda bulunan bütün hayvanlarla beraber. İnekler, keçiler, koyunlar ne varsa hep beraber. Sadece nöbetçi olarak her evin olmazsa olmazı kedi kalır koskoca evde.  Tarlanın uzaklığına ve işin yoğunluğuna göre bir kaç gün yatılı da gidilebilir. Genelde yayla ve çayın kenarlarındaki tarlalara gece kalacak şekilde hazırlıklı gidilir.

“Oğluuum kalkın, öğlen oldu, güneş aşıp gidiyor, kalkın artık, geç kalacağız…” sesleri sabahın ilk ışıkları ile evin duvarların da yankılanmaktadır. Güneş evin önündeki dut ağacının yaprakları arasından evin içine doğru göndermektedir ilk ışıklarını. Tan yerinin yavaş yavaş ağarmaya başladığında başlamıştır evdeki telaş. Fakat haylaz birazda tembellik peşindeki oğlanlar hala kalkmamıştır yataklarından. Bu serzeniş bu çığlıklar bunlaradır. Sabah keçi ve inekler sağılmış sütler teslim edilmiş, kahvaltı yapılmıştır. Ama bir gün öncenin yorgunluğunu atamayan oğlanlar kalkmamıştır.

Yine bir ses duyulur bu sefer evin önünden ”Amaan be sizinle mi uğraşacağım adı batasıcalar, adam sür hayvanı gidelim biz.” Baba denileni yapmış atın ipini eline alıp atı çekerek yola çıkmaktadır, ağır adımlarla yeni bir günün telaşesine başlamak için.

“Oğlum bizi Bük’e gidiyoruz arkadan yetişirsiniz kapıyı da arkadan damaklayıverin hele bi.”

Büyüklü küçüklü diğer çocuklar, torunlar ile beraber hayvanlar önlerinde en önde at ile giden babalarının ardına takılıp yola koyulmuşlardır onlarda. Sekiz ile on yaşlarında oğlanlar kalmıştır geride. Annelerinin dediklerini yarım kulakla duymuşlardır ama bir cevapta vermemişlerdir her zamanki gibi.

Güneşte bir arşın yükselmiştir eskilerin tabiriyle. Güneş tamamen doğmuş sıcak yüzünü göstermiş ısıtmaya başlamıştır. Köy yavaş yavaş boşalmaktadır. Herkes tarlalara koşmaktadır hasat her sene olduğu gibi çayın kenarındaki tarlalardan başlayacaktır. Bu yüzden çayın etrafında ki bereketli düzlüklerde tarlası olanlar inmeye başlamışlardır sabahın erken saatlerinde.

Yine her zamanki gibi hasat köyün alt tarafında kalan kıvrıla kıvrıla akıp giden çayın yanında bulunan tarlalarda başlamıştır. Yola dökülen köylü bir kafile gibi belirli aralıklarla inmektedir tarlalarına. Kiminin tarlası Bük’te kimininki İniş Dibin’de ama istikamet aynı yöndedir. Traktör geçebilecek genişlikte ki yol bazen dikleşiyor, bazen düz tozlu bir hal alıyor, bazen de rampa aşağıya inen taşlı keçi yolu gibi iyice daralarak kıvrılmaktadır. Suyun kenarına kadar giden yolu, boydan boya vadiyi ikiye kesen çay sonlandırmaktadır. Yolun kenarları küçük çalılar, çam ağaçları, pelit ağaçları, böğürtlenler, ahududular, tesbih çalıları ile süslenmiştir. Otoyollarda benzin istasyonları gibi yer yer çeşmeler vardır, dağlardan süzülüp gelen ve devamlı bir tekneye akan genelde buz gibi olan çeşmeler bir mola yeridir iki, üç dakikalığına. Sular içilir kana kana, tazelenir bidonlar testiler… Hayvanlar sularını içer ve yola devam edilir. Öyle benzin istasyonunda ki gibi çay kahve içilmez. İçi0lecek ne zaman vardır nede çay kahve. Beş, altı kilometre yol vardır gidilecek eğlenecek zaman yoktur. Bazen karadut vardır çeşmenin yanında çocuklar hemen dalarlar karadutun başına. Bir iki dakikalığına da olsa kısmetlerini alırlar. Elleri dudakları boyanmış bir şekilde.

Kuşluk vakti olmuştur tarlaya varana kadar. Güneş ısıtmıştır her yeri. Her zaman olduğu gibi tarlanın demirbaşı gibi duran meşe ağacının altına bütün malzemeler indirilir at ve eşeğin semerinden.

At ve eşek rahat bir nefes alır “Nihayet geldik” der gibi. Hemen başını indirir yere ikisi de. Otları sararmış başakları yemek için dudaklarıyla karıştırırlar toprağı. Yolda gelirken diğer hayvanlar yol kenarında bulunan otlardan yiyerek gelmişlerdir. At ve eşeğin yularları sahiplerinde olduğundan rahat hareket edemeyip sudan başka bir şey inmemiştir kursaklarından midelerine.

Eşyalar indirilip biraz soluklandıktan sonra herkes hiç durmadan işinin başına gider. Bazen kaytaranlardan veya gelemeyenlerden dolay işler diğer kişilere kaydırılır veya askıya alınır. Yani üzerinde fazla kafa yorulmaz ne yapılacağından.

“Hayvanlara kim bakacak gelmedi bizim çocuklar? Aman! Adam sığırları bağlayıver şuraya keçiler gitmez zaten yanımızdan, çocuklar gelene kadar dursunlar bari ne yapayım, şimdi bunlarla mı uğraşayım” diye söyleniyordu evin idare amiri seviyesindeki ana.  Tam bu sırada kalkmakla kalkmamak arasında kalan oğlan çocukları tepenin başındaki tozlu yolda görülmüşler, sallana sallana umarsız, vurdumduymaz bir şekilde ayaklarında kara lastik ayakkabıyla inmektedirler yokuşu.

”Ana geliyorlar bizimkiler” diye seslenir evin büyük kızı. Elinde orakla çocukların geldiği yola bakar “Oğlum koşun bir mallar açlıktan geberdi, salın da yayılsın biraz” diyerek talimatını geçer daha tarlaya inmeden yokuşun başındaki çocuklara. Eli orak tutanlar tarlanın bir kenarından ekin biçmeye başlamıştır çoktan. Haziran güneşi iyice tepeye çıkmadan sıcak kavurmaya başlamadan ekin biçilebildiği kadar biçilmelidir.

Gün böyle başlamıştır. Karınca misali çalışıp çabalayıp nasiplerinde ne varsa bu tarladan toplanmalıdır. İlk insandan bu yana dünyanın her yerinde yapıldığı gibi.

Ihsan Muhsin

3 YORUMLAR

  1. “Ben Anadoluyum, Anadolu benim” demiş şair dizelerinde…

    Hem insana rızık hem de insanlığa rızık mahiyetinde “insan” yetiştiren bu münbit toprakların her bir köşesinde yaşanmış, DNA ları birbirine benzeyen hikayelerden duyguların kılcallarına kadar dokunan bir kesit.
    Yazarın yüreğine sağlık

  2. “Hasat Zamanı” başlığıyla kaleme alınan yazıyı büyük bir zevkle, tek solukta okudum. Yazar İhsan Muhsin’in bu güzel hikayesi beni 50 yıl öncesine götürdü. Köyümün, köyümün içindeki evimin; ev ve iş halleri ancak bu kadar güzel hikaye edilebilir. Bu kadar resmedilebilir kelimelerle… Beni etkileyen ve duygulandıran güzel yazının yetenekli yazarına tebrik ve teşekkürlerimi sunar; hikayeye konu yaptığı köye ve köydeki eve ait başka hikayeler kaleme alıp yayınlamasını rica ederim. Ayrıca hikayelerini kitaplaştırmasını da…

  3. Ben Anadolu
    İçinde nice hikayeler dolu,
    Çıkmamış,çıkarılmamış ,
    Fırsat doğmamış,
    Fırsat verilmemiş
    Hırpalanmış Analar
    Görev anında koşan Kahraman analar dolu,
    Ben Anadolu,
    İçinde çalışkan analar dolu
    Bunları hikayeleştirecek
    Evlatlar,torunlar bekler Anadolu ana dolu
    Yazarın yüreğine sağlık,
    Tebrikler,ihsan Muhsin
    Başarıların daim olsun inşaallah.

Bir Yorum Yaz

Lütfen Yorumunuzu Giriniz
İsminizi lütfen buraya yazınız