Hasat Zamanı

-4-

Anneanne ile dede pelide sırtlarını dayayarak dinlenmekte, oğlanlar kalan bir iki desteyi de sırtlayarak harman yerine götürmekte, kızlar ve torunlar tarlada dolaşarak başakları toplamaktadırlar. İkindiye doğru bütün işler bitmiş ekin desteleri harman yerine toplanmıştır. Hereksin ütünden büyük bir yük kalkmıştır. Ateşin üstünde kararmış gövdesiyle ülüğünden kaynamış çayın kokusuyla beraber su buharını atmosfere salarak kaynamaya devam etmektedir. Davet etmektedir bütün yorgun bedenlerin yorgunluklarını almak için. Çay içilirken anneanne yine taltiflerine başlamıştır. Küçük torunlarından başlayarak “aferin benim kızıma, öğrendin mi ekin biçmeyi, öğrenmiş hemencecik.” Hem soruyu soruyor ardından cevabını veriyor. Çay kaşıklarının şıkırtısı karışıyor konuşmaların gülüşmelerin arsına küçük teyze ellerine batan pıtırakları gösteriyor en büyük ablasına. Çatlamış güneşten kararmış küçük küçük çizikler içindeki elleri inceliyor anne şefkati ile büyük abla.

Bu kadar konuşkan eşin yanında dedenin hiç sesi çıkmaz sorulmadan konuşmaz. Arada bir torunlarına bir şey gösterir kısa bir açıklamayla anlatır, dili döndüğünce öğretmeye çalışır. Diğer zamanlar pek fazla konuşmaz hatta bazen cevap verilmesi gereken sorulara da cevap vermez susar. Susarak “cevap verdim ya” der gibi uzaklara bakar gider. Ufuklarda bir şeyler arar gibi dalar gider. İçindeki fırtınaları, sevinçleri hüzünleri mutlulukları kimse bilmez kendindedir hep birde gözleriyle paylaştığı ufuklardadır.

Çayalar içilmiştir “haydin gari varıp gitmeli nasılsa motor yarın gelecekmiş hem çocuklar dinlensin yarın harman var” diye direktifini geçer nine. Oba yeri toplanıp yükler at ve eşeğe yüklenir yarın için gerekli eşyalar bırakılarak yola çıkılır hep beraber. Tarlada dede ortanca dayı ve erkek torun kalmıştır.

Sabah kuşluk vaktinde motor gelmiştir. Traktörün sahibi yerden bir avuç toprak alarak havada savurdu tozların uçuştuğu yere baktı. Yaptığı testle rüzgârın yönünü belirledikten sonra patozun saman çıkan yeri rüzgârın esiş yönüne göre harmanın kenarına patozu konumlandırdı. Traktörü de kayış mesafesine çektikten sonra traktör ve patozun kasnaklarına kayış takılarak kurulum tamamlandı.

Yorgunluğunu atamayan ev halkından sadece anneanne ve haylaz oğlanlardan büyüğü gelmiş diğerleri köyde kalmış, yarın geliriz diyen ekipten kimse yoktu. Ortanca dayı “nasıl yetiştireceğiz, neden gelmediler ana?” diye söylendi. Çok konuşan ana bu sefer hiçbir yorum yapmamış konuşmamıştır. Haylaz oğlan “tamam ana ya” diyerek kızgın kızgın birkaç kez daha söylendi. “Emmi başlayalım mı?” dedi traktör sahibi.  Kasnaklar dönmemişti daha traktör rölantide çalışmaktadır. Evet, anlamında başını salladı. Dede patoza sapları atacak, dayılar ve torun sapları patozun üstündeki dedeye verecek. Dede de patoza atarak sap saman ve buğdayın ayrılmasını sağlayacaktır.  Elek tarafında da anneanne buğdayı kalburlarla eleklerle çuvallara dolduracaktır. Harman yerinde sap çoktu iki üç kişiyle zor dönerdi ama bekleyecek zaman yoktu. Dört beş kişiyle verilecek sap bir saatte biterdi. Lakin üç kişiyle bir saatte bitmesi zordu. Üstelik üç kişinin biride daha 9-10 yaşlarındaydı.

Kayış ileri geri gidip gelerek traktörün gücüyle kasnaklar dönmeye başladı devir dakikada 1200 olunca traktör sahibi işaret verdi patozun üstündeki Emmi’ye “tamam atabilirsin” anlamında. Traktörün motor sesi ile beraber patozun uğultu sesi kaplamıştı tarlanın her yanını. Harman yerinde yayılmakta olan alışılmadık gürültü kovuğunda uyuyan keskin kulaklı baykuşu, ininde uyuyan kalın uzun kuyruklu tilkiyi rahatsız etmiş uyandırmıştır ikisini de. Patozun bütün çarkları hızlı bir şekilde dönüyor. Ekin saplarını büyük bir canavarın büyük bir iştahla kurbanlarını ağzında parçalayarak yutması gibi parçalıyor. Altta elekten buğday taneleri dökülmektedir. Üstte saman nozulundan saman büyük bir hızla terk etmekte ucundaki siperliğe çarparak savrulmaktadır harman yerindeki saman yığınlarına. Bu aç canavarı doyurmak için üç kişi canla başla sap destelerini taşımaktadır. Hiç aralıksız bir dakika bile boş kalmaması gerekir canavarın ağızı. Bir yandan güneş bir yandan samanın yozu bir yandan da başakların kılçıkları rahatsız etmektedir hepsini. Harman sürme deyimiyle özdeşleşen patozun buğdayı dövme ayırma işi başlamıştı artık durmak bütün süreci etkileyeceğinden bir fabrika gibi durmadan bir buçuk saati biraz geçerek bütün saplar bitmiştir. Bir tarafta saman yığını bir tarafta da çuvallar dolusu buğday oluvermişti koskoca harman yerindeki ekin yığınları. Harman sürülmüş geriye saman ve buğdayı eve taşımak kalmıştır.

Traktör işi biter bitmez diğer tarlaya gitmek için yol almıştır bile. Biraz soluklanıp bir şeyler yedikten sonra sanmanı büyük çuvallara doldurup yüke hazır etmek gerekti. Bir at ve bir eşekle bu yükler iki günde giderdi köye. İlk önce buğdaylar yüklenecek sonra samana gelecekti sıra. Traktör 200-300 metre gidip tarlanın kenarından çıkacağı sırada son anda aklına bir şey gelmiş gibi aniden durdu. El frenini çekti koşarak dede’nin yanına geldi traktörün sahibi. “Emmi, yükleri hazır et akşama doğru harmanlar bitince kasayı getiririm, traktörle atarız hepsini” dedi. Yılların çizgileri göz kenarlarına da çizik atmış şaşkın gözlerle baktı “yok yok gerek yok at ve eşekle atarız biz” dedi. Cevap verirken parasını düşünüyordu. Zaten patoz parasını zar zor denkleştiriyordu. Bide taşıma için para verecekti. Alacağı cevabı bildiğinden motor sahibi “Emmi biz konuştuk senin oğlan ve damatlarla para işini hallettik sen kafana takma. Akşama hazır et çuvalları gelirim ben” dedi. Geldiği hızla gitti traktöre doğru. Emminin cevabını belli belirsiz duydu. “Tamam” demişti yarı kısık sesle ve gözlerle traktöre bakarak. Traktörün üstünden el sallayarak kayboldu gözden.

Yine duygularını hiç bilemediğimiz Emmi ufka doğru uzunca bir süre baktı oturduğu ağacın gölgesinde. Gözleriyle ufuktaki boşlukla konuştu sevincini paylaştı, çocuklarının yaptıklarına sevindi içinden teşekkür etti “Allah razı olsun hepsinden” dedi. Bu konuşmayı her zamanki gibi ne yanındaki eşi, oğulları ve torunu duymuştu. Sadece torunu şunu fark etmişti her zaman susuyor uzaklara bakıyordu dedesi. Bir dedesini gözlerine birde dedesinin baktığı tarafa baktı bir anlam veremedi. Önündeki yufkayı kürek yapıp daldırdı güzden kalan son pekmezi attı ağzına torun, çocukluğunun anlık değişen düşünceleriyle başka yerlere gitmişti bile, fakat dedesi bir sür daha kaldı öyle. Sonrasında biranda toparlandı çevik hareketlerle “haydin akşama yetiştirelim samanı” ortanca oğlan bu habere sevinmiş at ve eşekle yük taşıma işi iptal olmuştu. Oda fırladı yerinden büyük abiyle torunda son lokmaları da yedikten sonra giriştiler saman basma işine. Nine “siz gidin ben biraz kıvrılayım gelirim birazdan” dedi. Kıvrıldı çıplak toprağın üzerine. Hızla akşama kadar çuvallar hazırlandı. Akşama doğru traktör kasasına yüklenen yükler akşam güneş batmaktayken evin önüne yıkılmıştı. Koskoca bir tarla dağ gibi harman üç günde eve gelmişti.

Bük’ün işi bitmiş ağustosa kadar diğer tarlalar da hasat edilecektir. İlk hasat bereketli olmuş diğer tarlalardadır sıra. Bu coğrafyanın insanları da dünyadaki tüm insanların yaptığı gibi rızıklarının peşindedir. Biraz meşakkatli olsa da, alın teriyle kazanılmış bir lokma ekmek bir yudum su içindir bütün her şey.

SON