Bu günlerde hep bir doğal yaşam sağlıklı beslenme organik beslenme gibi konuşmalar insanların ağzında ve zihinlerinde devamlı dolaşmakta. Doğal yaşamı kaybettik şimdi doğal yaşamı arıyoruz doğal olmayan şehir sokaklarında hobi bahçelerinde.
Bundan yıllar önce yüzüne bakmadığımız ürünler baş tacı ediliyor reyonlarda marketlerde.Tam buğday, yulaflı, ekşi mayalı, kepekli gibi bir çok çeşit ekmek raflarda alıcısını beklemekte .Bu ekmekler gibi tadı kokusu olan bir defa yenildiğinde hiç unutulmayacak olan bir tatlıdır Kepek Helvası.
Çocukluğumuzda yediğimiz akide şekeri, leblebi şekri, güllü lokum, çikolata, iki bisküvi arasına sıkıştırılmış lokum yediğimiz anlara götürür bizi. Anadolunun her köşesinde kendine has tarifi olan ve kendine has tadı olan çeşit çeşit tatlılar yapılır.
Yazın ilk günlerinin güzel bir akşamında çınar ağaçlarının dalları altında çamların, çiçeklerin, çimlerin, otların kokuları içinde yenilen yemekler sonrası, muhabbet koyulaşmış çay bardakları bir boşalıp bir dolmaktadır. Yemeğin ardından akşamın güzelliğini sohbetin tatlılığını gerçek tatlıyla beraber zihinlere kazınması ve anılara bir yenisinin eklendiği düşünülmeden, ileride anılar yazılırken devamlı hatırlanan ve hatta yine yıllar sonra bir araya gelindiğinde yada telefon konuşmalarında hatırlanıp “güveçte helva yemiştik” “güzeldi ilk defa yemiştim” “bir gün bir daha yiyelim” “onu nereden hatırlıyorsun” gibi konuşmaların geçtiği hatıranın oluşmasına vesile olur yemek sonrası güveçte yenen helva.Tatlı yiyelim tatlı konuşalım deyimine tatlı hatıralar bırakan bir yiyecek olsa gerek. Bir istisna dışında hep güzeldir tatlıların anıları.
Avuç içinden biraz daha büyük, yuvarlak, kahverengi rengiyle üstü tozlanmış gibi niçasta kalıntılarının olduğu yiyecek ile geldi dedsi. Üstündeki kalan nişastaları üfleyerek uzattı merakla bakan torununa.”Al bakalım, bu nedir bilirmisin buna kepek helvası denir” dedi. Eline aldı şöyle bir baktı biraz tereddüt etti merakla inceledi biraz. “Hadi ye” dedi dedesi. Tadını çok bilmediğinden ve ilk defa yiyeceğinden küçük bir ısırık aldı. Pekmez ile birlikte kepeğin dokusunu hissetti ağzında. Bu güne kadar yediği helvadan biraz sert ve tadı da farklıydı. Bir ısırık daha ısırdı, tarifsiz tadı ve kokusunu aldı hafızasına.
Yıllar sonra anadolunun cennet köşelerinin birinde yediği güveçte helva, otkarın kokusu ve çayın buharı ile birlikte alıp götürmüştü başka bir diyardaki başka bir zamandaki kepek helvasına.