Karım öldü, özgürüm işte!
İçebilirim her saat, her an.
Eve meteliksiz döndüğüm zaman,
Çığlıkları işlerdi kalbime.
……..
Özgür ve yalnızım işte!
İçkiden öleceğim bu akşam;
Ne korku, ne pişmanlık bana gam,
Yığılıp kalacağım yere.
……..
Baudrillard
Mutfak penceremin kenarında yaprakları bordo renginde yoncamsı bir çiçek duruyor. Bu çiçeğin adı nedir bilmiyorum. Yıllardır balkonumu bekler durur. Baharın yeşerir, kışın kurur sanırdım ben. Öyle değilmiş meğer. Bir çiçeğin bile çözülemeyen sırları olurmuş. Geçen gün annem benden habersiz içeriye almış. Son bir kaç yaprağı da kurumasın diye. Benim sezemediğimi sezmiş. Çiçeğin ruhundaki yeşerme ümidini hissetmiş demek ki. Penceremin iç yüzündeki mermere koymuş. Ben de ellemedim artık. Madem ki bir şans verildi, kullansın dedim.
Aradan üç dört gün ya geçti,ya geçmedi.Baktım hemen yaprakları şenlenmiş,filizleri büyümüş,içini bir yaşama arzusu sarmış.Olanca varlığını pencereden gelen kıt ışığın geldiği yöne doğru çevirmiş.
Hayret ettim bu kadar hızla toparlanmasına.
İçinin böyle yaşam arzusuyla dolmasına.
Sonra varlığımın bir çiçek olamayışına üzüldüm. Gün ışığının geldiği yöne doğru bakamayışıma.Böyle hemen ki bağlanamayışıma.Dağıldıktan sonra toparlanamayışıma…
Annem benim bu dağılmış hallerime tahammül edemiyor biliyorum.Böyle narin bir dal gibi rüzgarlarda kırılıp savrulmama katlanamıyor.Ne de olsa gün görmüş, geçirmiş.Parasız,pulsuz kalmış.Ama pes etmemiş,yıkılmamış.Dört çocuğu babasız büyütmüş.
Ben de aynı metaneti göremiyor olmak onu hayal kırıklığına uğratıyor olmalı.Beni anlayamadığını düşünüyorum.
Ona şunu anlatmalıyım. Evet babam öldü. Sen de benim gibi genç yaşında bir başına kaldın. Ama ölmek, umudun bitmesi demektir. O insanın bir daha gelmeyeceğini ,onu bir daha göremeyeceğini, dokunamayacağını, ona sarılamayacağını bilirsin. O zaman katlanmak bu kadar zor olmaz. Bir daha geri gelmeyecek bir insanın yokluğuna nasıl böyle hızlı alışabildiğine sen bile şaşarsın. Fakat umut var ya anne çekilen acıyı uzatmaktan başka bir işe yaramaz.
Her gün onun kapıdan gireceğini sanırsın. Elinde ekmek, çikolata, meyve dolu poşetlerle kapıda görürsün. Koşup elinde ne varsa alırsın ve tam boynuna sarılacağın sırada kaybolur. Sonra onun bir hayal olduğunu anlarsın.
Sofrada her sabah onunla oturursun. Oturduğu sandalyeye kimse oturmasın istersin. Sevdiği peynirden yemek ona haksızlıkmış gibi hissedersin. Yaptığın reçelleri tatsın istersin. Sonra o methiyelerini duyarsın kulaklarında .Kızarsın sofrada çocukça yaptığı şakalarına. Çocuklarından daha çocuk olmasına kızarsın. Fakat bir yanınla o şakaları hep olsun istersin. Sonra bir çay kaşığının tınısına karışır gider sesi ve sen yine hayal görmüş olmanın kırıklığını yaşarsın.
Evet umutların insanı yaşattığı doğrudur ama umutlar yavaş yavaş insanı öldürebilirler de.
Anneme aklımdan geçenleri söyleme gereği duymadım. Defalarca konuştuğumuz, bir türlü halledemediğimiz bir meseleydi bu. Beni dinlerdi ama anlamaktan uzaktı. İnsan yaşamadığı hiçbir şeyi anlayamıyor. Yaşadığım bunca şey bana bu realiteyi bir kez daha hatırlatmış oldu.
Usulca dinlendiğim kanepeden doğruldum ve yemek masasının başına geçtim. Oğlumu kucağıma alıp küçük bir öpücük kondurdum.
Anneme bir yanımla kızmakla beraber bir yanımla da varlığına şükrediyordum.
Çocuklarımı toparlıyor, doyuruyor,onların her türlü ihtiyaçlarıyla ilgileniyordu.
Annem akşam yemeği için çocuklara köfte hazırlamış. Bana da çok ısrar etti yemem için.
Bu aralar çok üzerime düşmeye başladı. Takatsiz kalıyorum diye üzülüyor. Elime bir iki parça katık tutuşturuyor işte yerim diye. Akşam hazırladığı çıkını ellenmemiş görünce canı sıkılıyor.
Bazen onun ısrarlarından sıkılıyorum. Beni şöylece kendi halime bıraksa, usulca solup kaybolsam, başka bir baharda, daha güzel bir dünyaya uyansam.
Annemi fazla da üzmemek adına sofranın kenarına hafifçe ilişip, zorla da olsa bir kaç lokma yemek yedim.
Ali ile Ayşe de gözümün içine bakıyorlar. Gözümün içinde bir umut ışığı arıyorlar. Bir yaşam belirtisi. Bir bahar muştusu.
Bütün şenlikleri anneme bırakmış durumdayım.Ben sadece yastayım.
Beni böyle kanadı kırık bir kuş gibi görmek onları üzüyor biliyorum ama kanatlarımı toparlayıp yeniden uçmaya takat bulamıyorum.